28 Temmuz 2009 Salı

Bloğunuza Arkaplan Müziği Ekleyin

Bloglar bizim günlüklerimizdir. Bizim görüşlerimizi yansıtırlar. Müzik ise ruhun gıdasıdır. Neyseki hormon müzikte fazla yaygın değil.

Blogumuzla görüşümüzü sadece yazılı ya da görsel biçimde yasnıtmak zorunda değiliz. Çeşitli söylentiler olsa da en az 5 duyumuz var. Neden duyma duyumuzu kullanmıyoruz?

Blogunuz ya da sitenizde müzik çalması için çeşitli yöntemler var. En basit iki yöntemi anlatacağım.

İlki için blogunuzun html dosyasına müdahale etmeniz (yerleşim menüsünden html'yi düzenle kutucuğuna basabilirsiniz.) gerekmekte. Oraya alttaki kod parçasını yazın.


Bu yöntemle dışardan müdehale edilmeyen, kendi kendine çalıp duran bir arkaplan sesine sahip olursunuz.

İkinci yöntemde ise daha fazla müdahale şansımız var. Hem k
odumuzu yazarken birazdan açıklayacağım parametrelerle, hem de blogumuzu gezen kullanıcıların da kullanabileceği basit bir kontrol arabirimiyle daha esnek çalışabiliyoruz. Bu kodu blogumuza HTML/JavaScript sayfa öğesi olarak ekleyeceğiz. Böylece basitçe sayfamızın istediğimiz yerine konumlandıracağız.


Bu kod parçasındaki parametreler:
  • AutoStart: Değeri True ise sayfa açılır açılmaz müzik yüklenir ve çalmaya başlar. False ise kapanır.
  • Loop: Değeri True ise yüklediğimiz ses devamlı çalar. False ise bir kez çalar.
  • Height: Değeri 40 olursa sadece çalma öğeleri görünür.
Bu yöntem .mp3, .mid ve .wav dosyalarını destekliyor. Her iki yöntemi de kullanırken vereceğiniz linkin bu nlardan biriyle bitmesi gerekiyor. Benim gibi cinlik yapıp Gmail hesabınıza yükleyeceğiniz müziği kullanmaya kalkarsanız çalışmayacaktır.

Bir diğer dikkat etmeniz gereken konu da telif hakları. Kişisel bilgisayarınızda ya da portatif müzik çalarınızda telif hakkı ihlali yapmaktan zevk alıyor olabilirsiniz ancak internet üzerinden yayın yapmanız durumunda başınızın derde girme olasılığı yüksek olacaktır. Birkaç tane CC lisanslı müzik adresi paylaşıyorum. CC lisansı sayesinde bu müzikleri sorunsuzca blogunuzda kullanabilirsiniz. Ayrıca host derdiniz de olmayacaktır.

Haydi bakalım kolay gele.

26 Temmuz 2009 Pazar

Yasaklara cin gibi bir protesto


Kötü niyetli yasakları delmenin bir yolu her zaman bulunur. Etik olsun ya da olmasın, insanların çoğunluğunca desteklenir. İşte böyle bir yasak delme hikayemiz var.

Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun (TAPDK) geçen ay yayınlanan tebliğiyle yiyecek maddeleri ile içkinin bir arada reklamlanması yasak. Yani bira ile cipsi, peynir ile şarabı ve en önemlisi rakı-balık-beyaz peynir üçlemesini artık reklamlarda göremeyeceğiz.

Tebliğ yayınlandığında doğrusu pek önemseyemedim. Çünkü askerlik hizmetimi er rütbesinde yerine getirdiğimden ancak kaçak göçek içki tüketme şansım var ve keyif yapacak zaman yok. Ayrıca görev yerimde televizyon ve gazete olanağı pek yok. Ancak bu durum yasağın önemini azaltmıyor.

Mey içki 2004'de Tekel'in içki bölümünü satın aldı ve o günden beri yatırımlarla sürekli geliştirdi. Ancak mevcut hükümet -ki yandaşı olduğunu belirtenler içki deymiş bardak kullanmamakta ısrarcı, altın yumurtlayan tavuğunu kesmek istercesine* içki reklamlarını etkisizleştirmek istiyor. Hatırlanacağı üzere içki üreticileri tebliğin yayınlanmasının ardından ortak basın açıklamasıyla yasağı protesto etmişlerdi.

İşte bu ortamda Mey, güzel bir reklam ile hem yasağı kitabına uydurarak deliyor, hem de ince bir zekayla protesto ediyor. Diğer içki üreticilerinden de benzer şekilde reklamlar bekliyoruz. Bu art niyetli ve "bize göre yaşanacak ulen" merkezli yasağa boyun eğmeyen Mey'i kutlarken darısı diğer içki üreticilerine diyorum.

*Alkollü içki sektörünü 2008 yılında 2.2 milyar lira ÖTV, 850 milyon KDV olmak üzere toplam 3 miyar 55 milyon lira vergi ödedi.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Farkında mısınız? Belediye iflas etti!

AKP hükümeti medya kuruluşlarının yarısını ‘’yandaş’’ yaptı. Diğer yarısını ise ‘’sesini çıkaramaz hale’’ getirdi. Bu yüzden, ana görevi ‘’kamu adına denetim’’ olan medya kuruluşları, soru sormayı ve çelişkileri açığa çıkarmayı ‘’unuttu.’’ Medya, AKP’nin basit bir propaganda bültenine dönüştü.

Söylediklerimizde abartı olduğunu düşünenler çıkabilir. O halde somut örnekler üzerinden gidelim. Bakalım, medya ülkedeki gerçeklerin ne kadarını yazıyor.

Türkiye’nin ‘’ticari başkenti’’ olarak da adlandırılan İstanbul’dan örneklerle başlayalım:

AKP’li Kadir Topbaş’ın yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) geride bıraktığımız günlerde de ifade ettiğimiz üzere tam bir borç batağının içinde. Biz, İBB’nin borcunu 7 milyar dolar olarak telaffuz ettik. İBB’den arayan bir dostumuz, borcun 7 değil, 6 milyar dolar olduğunu söyledi. Bu ‘’resmi olmayan’’ açıklamaya göre, İBB şu an tüm faaliyetlerini durdurmuş aslında. Borcun ancak faizinin faizini ödemeye çalışan belediye ‘’yeni kaynaklar’’ arıyor.

İBB’nin ‘’kar eden’’ kuruluşu İETT de bu ‘’kötü yönetim’’den payını alıyor. İETT, çalışanlarına düzenli bir şekilde maaş ödemiyor. Maaşlar, ‘’ikiye bölünerek’’ veriliyor. Bu uygulama, devletin hiçbir kurumunda yok. Bu sütunlarda dile getirdiğimiz eleştirilerden sonra açıklama yapmak zorunda kalan İBB ‘’Maaşları geç ödüyoruz, bu on günlük süreyi geçmiyor’’ ifadesini kullanıyor. Devletin kurumu, ‘’yasalara aykırı davrandığı’’nı itiraf etmiş oluyor. Acaba İETT geç ödediği maaşların faizini çalışanlarının ‘’alacak hanesi’’ne yazıyor mu? Sanmıyoruz.

İBB’de gözlerden kaçan bir ‘’ayrıntı’’ daha var. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın 168 çalışanı aylardır maaşlarını alamıyor. Tiyatrocu bir dostumuz, ‘’Yıllardan bu yana hiç düzenli ödeme yapmıyorlardı. Maaşlar arada sırada ödenirdi. Şimdi ise hiç ödenmiyor’’ diyor. Belli ki Topbaş ve arkadaşları tiyatroyu da gözden çıkarmış durumda.

İstanbul’un asfaltını yapmakla mükellef olan İSFALT AŞ’nin durumu da içler acısı. İBB’nin TÜPRAŞ’a olan borçları yüzünden asfalt alamayan şirket, faaliyetlerine sessiz sedasız ara verdi. İstanbul’a artık tek metrekare asfalt dökülmüyor.

Görüldüğü üzere, seçim öncesi alel acele yapılan METROBÜS yatırımı, yandaşlara yönelik kıyak politikaları ve yağmacı anlayış İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni iflasa sürükledi. 7 milyar dolara ulaşan borç, İBB’yi ‘’iş yapamaz’’ duruma getirdi.

Peki; İBB Başkanı Topbaş ve arkadaşları bu günahlarının bedelini nasıl ödeyecek dersiniz? Sizce istifa mı edecekler? Kamuya özeleştiri verip ‘’Biz beceremedik’’ mi diyecekler? Yoksa, toplumun tüm kesimlerine ‘’ortak akıl oluşturalım ve bu krizden çıkalım'' çağrısı mı yapacaklar?

Tabii ki bunların hiçbiri olmayacak. ‘’Yeni – sağcı’’ anlayışın azgın bir temsilcisi olan AKP’liler, İDO ve İGDAŞ’ı yandaşlara satarak ‘’krizden çıkmaya, borçları ödemeye’’ çalışacaklar. İstanbul Deniz Otobüsleri ve İstanbul Gaz Dağıtım A.Ş’yi yaklaşık 5 milyar dolar gibi bir fiyata satma hazırlığı yapan ‘’Neo – Liberal’’ Topbaş ile arkadaşları, beceriksizliklerinin ve yağmacı zihniyetlerinin bedelini, bu halkın alınteriyle kazanılmış kurumları satarak bizlere ödetecekler. AKP'nin teslim aldığı medya ise, ''hiçbir şey olmamış gibi'' davranacak ve halka ihanet etmeye devam edecek.
Barış Yarkadaş - Gercekgundem.com

Editörün notu: Belediye gibi kamu tüzel kişileri tacir sayılmazlar. Dolayısıyla iflas etmeleri söz konusu değildir. Buradaki iflas gerçek anlamında kullanılmamıştır. Belediyenin yaptığı işler göz önüne alındığında "Keşke yasalar izin verse de batsa." denebilir ancak varlıkları -ki belediye işletiyor olsa da varlıkları aslında türk halkının kazanımıdır, borçlarını karşılayabiliyorsa kağıt üzerinde bize nekidir ancak gönül el vermemektedir. İllaki birşey demek istemektedir ama yukarıdaki yazarımız gibi abartmamalıdır.

16 Temmuz 2008 Çarşamba

15 Temmuz 2008 Salı

Meraklısına Vodafone Reklam Müziği

Televizyon reklamlarının her saniyesi para demektir. O yüzden kısa ve akılda kalıcı olmalıdırlar. Birçok reklamda arka planda çalan bir müzik olur. Firmalar bazen kendileri için müzik yaptırırlarken bazen de zaten önceden üretilmiş bir müzik kullanırlar.

Vodafone firmasının son reklamlarında arka planda çalan müziği duymuşsunuzdur. Sanırım bu müzik beğenildi. Müziğin ne olduğunu merak edenlere yazalım:

Gwen Stefani - The sweet escape

Youtube'den klibini seyretmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

13 Ocak 2008 Pazar

Bir Ejderha Masalı

Ben Türk halkının durumunu eski bir Çin masalına benzetiyorum. Hikayeyi yorumsuz aktaracağım.

Köyün birinin yakınında bir dağ varmış. Dağın içinde bir ejderha yaşarmış. Köylüler ejderhanın şerrinden korktuklarından her yıl düzenli olarak ona hediyeler gönderirlermiş. Arada bir köyden bir yiğit delikanlı çıkar; ejderhayı yok edeceğini söyleyerek kılıcını alır gidermiş. Ama nice yiğitler gitmiş; dönen olmamış.

Gel zaman git zaman bütün yiğitlerden daha yiğit, namı bütün bölgeyi almış başka bir delikanlı çıkmış köyden. O da ejderhayı yok etmek niyetlisi imiş. Akrabaları, dostları onu bu işten vaz geçirmek için çok uğraşmışlar. Gidenlerin dönmediğini çok söylemişler; ama nafile.

Genç yiğit azığını ve kılıcını alıp yola çıkmış. Dağa varmış; kısa bir araştırmadan sonra ejderhanın inini bulmuş ve kılıcını çekerek içeri girmiş. Bir müddet inde ilerledikten sonra karşısına korkunç ejderha çıkıvermiş. Genç soğukkanlılığını kaybetmemiş. Kılıcını olanca gücüyle ejderhaya indirmeye başlamış; ejderhanın hamlelerini de ustalıkla savuşturmuş. Bu vuruşma kısa bir süre sonra ejderhanın ölümü ile sona ermiş. Mağara gencin zafer çığlığı ile yankılanmış.

Genç heyecan içinde ileri geçip mağarayı araştırmaya başlamış. Gözleri kamaştıran zengin bir hazine bulmuş; tabii etrafa saçılmış birçok kurbanın kemiğini de görmüş. Ancak bir şey dikkatini çekmiş. Bu kemiklerin arasında hiç insan kemiği yokmuş.

Genç buna bir anlam verememiş; öyle ya bunca yiğit bunca yıldır bu dağa ejderha ile karşılaşmaya gelir ama hiçbiri dönmezmiş; ama ortadaki kemikler ancak hayvanlara ait olabilecek kadar büyükmüş. İşte ne olduysa o anda olmuş.

Genç birden titremeğe başlamış. Kılıcı tutan eline baktığında dehşet içinde kaba tüylerin derisini kapladığını, tırnaklarının uzayıp sivrildiğini, dar gelen elbiselerinin parçalandığını görmüş. Bağırmak istemiş; ama ağzından korkunç bir homurtu çıkmış. Çünkü bir ejderhaya dönüşmüş...

29 Ekim 2007 Pazartesi

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun


29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Bu cumhuriyeti, bu bayramı nasıl kazandığımızı unutmayalım, unutturmayalım.

30 Ağustos 2007 Perşembe

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun



30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Davet edilmeyenlere oh olsun. Kıskananlar çatlasın :)

23 Ağustos 2007 Perşembe

Leman Dergisinin 824. Kapağı


Not: Kraldan çok kralcılarda mide ağrısı ve baş dönmesi yapabilir. Tüketirken dikkatli olun. Son kullanma tarihine dikkat edin. Evet.